Nejat Çuhadaroğlu, diorama müzesi’yle dünyada pek görülmeyen bir işe imza attı. Doğu Bizans İmparatorluğu’ndan Selçuklu’ya, Osmanlı’dan 20. yüzyıla önemli tarihi olayları anlatan maketleri, 3 boyutlu bir tablo gibi sergileniyor. Atatürk’ün de 3 heykelinin bulunduğu Hisart Müzesi’ni 10 Kasım öncesi ziyaret ettik.

■ Küçük yaşlarda başlayan resim, heykel ve maket yapma tutkunuzu biliyoruz.

Elim kalem tuttuğu günden beri çamurdan, mastikten heykeller yaptım. Sonra bunlara askeri uçak maketlerini ekledim.

■ Ressam bir anne ve mimar bir babadan gelmiş olmanızın bu yeteneğinizde rolü vardır elbet…

Tabii ki bu kabiliyet annem ve babamdan geliyor. Burada yaratıcılık ve hayal gücü de çok büyük rol oynuyor. Ancak anne babamdan hiçbir destek almadım. İleride ressam olacağım diye çok korktular, engellemeye çalıştılar. O zamanki şartlarda maalesef bakış açısı böyleydi.

DİORAMA NEDİR?

■ Maketleriniz, yani yaptığınız dioramayı biraz açıklar mısınız?

Diorama, gerçek veya kurgu bir olayın, anın veya hikâyenin 3 boyutlu olarak modellenmesidir. Sergi amacıyla yapılmış 3 boyutlu büyük tablo olarak da tanımlanabilir.

 Sizi diğer diorama sanatçılarından ayıran nedir?

Hem dioramasını yapıp hem de yanına o tarihe ait gerçek antika parça koyup mankenlere aksesuvarları giydiren kimse yok. Onu ben oluşturdum.

■ Peki müzenizin farklılığı nedir?

Şu anda müzenin en büyük farkı bin senelik bir tarih içermesi, maketlerle, gerçek objelerle kronolojik sıralamaya göre düzenlenmiş olması. Gelen ziyaretçiler, o tarihten bir sahnenin dioramasını görürken, gerçek karakterleri, orijinal kıyafet ve aksesuvarlarıyla görüyor. Bununla da kalmıyor; yanında resim, fotoğraf, gravürlerle de destekleniyor.

 Ne tarz heykeller yapıyorsunuz?

Mankenler yapıyorum, onların kafalarını çamurdan gerçeğe yakın olarak yapıp o döneme uygun karakterleri yaratmaya çalışıyorum.

■ Atatürk’ün heykelini yaptınız mı?

Üç Atatürk heykelim var, müzemizde sergileniyor. Önemli karakterlere ait orijinal parçaları bulduğumuz zaman sergimize katıyoruz. Enver Paşa’nın iki tane orijinal kıyafetli mankeni var.

■ Koleksiyon bir ömür devam edebilecek bir hobi olmakla birlikte koleksiyonda toplanan malzemenin çeşitliliği, temin edilmesi çok meşakkatli bir iş. Siz bunu nasıl başardınız?

Gerçekten çok meşakkatli. Yıllarımı aldı. Çok emek verdim. Neredeyse Doğu Bizans İmparatorluğu’ndan Selçuklu’ya, tüm Osmanlı dönemi, 1. ve 2. Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı, Kore Savaşı, Kıbrıs Barış Harekâtı, Vietnam, Körfez Savaşı gibi tüm savaşları işleyen bir müze olduğu için, her türlü objeyi, aksesuvarı, antika eseri topluyorum ve almaya devam ediyorum. Yarattığımız şeyin muhteşemliğini gördükçe, insan yorgunluğunu unutuyor.

■ Müzeniz Hisart için herkes “Anlatılmaz, görülür bir müzedir” diyor.

Çok doğru, şu ana kadar gelen ve gezen binlerce kişi aynı şeyi söylüyor. Daha önce böyle bir sergi tarzıyla müze gezmedikleri için hayal dahi edemiyorlar. Obje ve görsel olarak zenginliğini gelip görünce anlıyorlar.

■ Nerelerden topladınız bu kıyafet ve ekipmanları?

Bir kısmı yurtiçi, bir kısmı yurtdışından. Dünyanın dört bir yanından, müzayedelerden, dükkânlardan, antikacılardan tek tek seçilerek oluşturulmuş bir koleksiyon. En başta Almanya, Fransa ve İngiltere’yi sayabiliriz bu parçaları topladığım ülkeler arasında.

‘Hisart’ın dünyada benzeri yok’

■ Sizin gibi meraklı başka kişiler var mı?

Hisart’taki içerik ve tarzın dünyada bir benzeri yok. Koleksiyon ve maket olarak çok zengin bir müze oldu. Üstelik buradaki eserler de bire bir bizim eserimiz, o yüzden de müzenin ismi Hisart.

■ Peki nasıl anlayabiliyorsunuz topladığınız ekipmanların gerçek olup olmadığını?

Ciddi bir araştırma ve eğitim sürecine giriyorsunuz. Maalesef Türkiye’de bu konuda yeterli donanıma sahip uzman kadro yok. Kendinizi yetiştirmeniz gerekiyor.

■ Film sektöründen savaş kıyafetleri ve savaş ekipmanlarıyla ilgili talep geliyor mu?

Ülkemizde dönem filmlerine pek özen gösterilmiyor. Bu konuda, ciddi donanım, malzeme, araştırma ve örneklerimiz var. Dönem filmlerine danışmanlık yapmak isteriz.