Duayen modacı Yves Saint Laurent’in manevi kızı Anna Baladine, geçen hafta annesi Loulou de la Falaise için yazılmış kitabın tanıtımı için İstanbul’daydı… Tasarımcıyla annesini, mücevherlerini ve elbette manevi babası Yves Saint Laurent’i konuştuk.

Loulou de la Falaise, canlı renkteki kıyafetleri, onlara eşlik eden etnik mücevherleri, kısa saçlarının üzerindeki şık şapkaları, pozitif tavırlarıyla her daimYves Saint Laurent’in ilham kaynağı oldu. Stiliyle moda dünyasında gelinebilecek en yüksek seviyeye ulaştı. Zira Yves Saint Laurent de kendisinden “Ruh ikizim” diye bahsederdi. 40 yıl boyunca YSL’nin aksesuvar ve mücevherler bölümünü başarıyla yönetti.

70’lerin modasına fazlaca odaklanan Loulou de la Falaise’in hayat hikâyesini “The Glamorous Romantic adlı kitabında Natasha Fraser-Cavassoni, sayfalar dolusu fotoğrafların da yardımıyla canlı bir dille anlatıyor. Üst sınıf İngiltereİrlanda kökenli bir kızın Paris moda dünyasında edindiği bohem rolü gözler önüne seriyor.

“Loulou de la Falaise” kitabının tanıtımı ve aynı ismi taşıyan serginin açılışı için İstanbul’a gelen Loulou de la Falaise’in kızı Anna Baladine Rose Cassimira Klossowski ile annesini ve mücevherlerini konuştuk.

Şanslı bir çocukmuşsun…

Güzel bir çocukluk geçirdim. Annemle hep yakın olduk birbirimize. Sorbon’da tarih okudum. Öğrenimim boyunca Paris’teydim.

Çocukluk yıllarından hatırladıkların neler?

Annemle bol bol bahçe işleriyle uğraşırdık. Çiçekler, baharatlar… Birlikte bahçemize ekerdik. Sık sık hasta numarası yapar, annemin yanımda kalması için uğraşırdım. İse gitmesi gerektiğinde beni hasta hasta bırakamayacağı için onunla YSL stüdyosuna veya atölyesine giderdim. En sevdiğim şey çalışırken annemin yanında olmaktı.

Annenin yarattığı ve senin devam ettirdiğin Loulou de la Falaise mücevher markanız nasıl gidiyor?

Gayet güzel ilerliyor. Üç yerde mağazamız var. Louise Grislain ve Charlotte Morel ile birlikte mayıs sonu yeni bir projeye başlıyoruz. Projemizin adı “We Do Not Work Alone” yani “Yalnız Çalışmıyoruz”. Çağdaş sanatçılar tarafından tasarlanan objeler üreteceğiz. Çok az miktarda birbirinden farklı objeler olacak bunlar.

Annenle ilişkinden bahseder misin? “Birbirimize hep yakın olduk” dedin…

Annemle çok yakın bir ilişkimiz vardı. Bence bir anne çocuğuna daha fazla sevgi veremezdi. En büyük kavgamız, birbirimizin kıyafetlerini çalmaktan çıkmıştır hep. Her zaman onu örnek aldım. Çok güçlü bir kadındı annem. Çok çalışkandı.

Yaratıcı tarafını annenden almışsın!

Kesin! Ben de annem gibi yaratmaya devam ediyorum. Bir şeyler yaratmak en büyük zevkim. “Ruhum bununla besleniyor” diyebilirim.

Başka annene benzer yönlerin var mı?

Güzel yemek yapmak, bahçeden anlamak, kedilere tutkuyla bağlı olmak ve özgürlüğüme düşkün olmam anneme en benzer yönlerim.

Kendi giyim tarzını nasıl tanımlarsın?

Farklı renkleri ve desenleri birbiriyle eşleştirmeyi severim. Aksesuvar en büyük tutkum. Kolyeler, bilezikler, bileklikler takarım. Kemer kullanırım. Bazı bilekliklerimin bana uğur getirdiğine inanıyorum.

Giyim tarzını beğendiğin ünlüler kimler?

Annemden daha iyisine rastlamadım.

Annen Loulou de la Falaise, bir gün senin de tasarım dünyasında olacağını düşünür müydü?

Yaratıcı bir kişiliğimin olduğunu çocukluk yıllarımda keşfetmiş olacak ki bana çok başarılı bir tasarımcı olacağımı söylerdi. Ben de bunu hep içimde hissetmişimdir.

Ailende son üç jenerasyondur kadınlar hep aktif, güçlü ve dominant olmuş. Genlerinizde mi var?

Çok doğru; bizim ailemizde kadınlar hep güçlü ve başarılı. Büyük anneannem de annem de yaratıcı, çalışkan, becerikli ve akıllıydı. Bende bu özellikleri taşıdığımı düşünüyorum. Onları takip ediyorum.

Annenin sana en büyük mirası şık giysilerle dolu gardırobu mu?

Annemden bana kalan çok şık haute couture parçalar var. Benim için hepsi çok değerli, ancak gardırobu benden çok annemin büyük aşkıydı.

Yves Saint Laurent’in atölyesinde büyümüş olmanın bugün sana ne gibi katkıları oldu?

Birincisi çok iyi bir gözlemci oldum. Öyle büyük bir yaratıcılığın, şıklığın olduğu ortamda büyümek bana kalitenin ne olduğunu, yaratıcılığın nasıl olması gerektiğini anlattı. Yaratıcılığın sonu yok; onu gördüm. Yaratıcılığı kaliteyle birleştirmek gerektiğini öğrendim. Özel ve sofistike parçaların nasıl yayıldığına, nasıl birbiriyle kombinlendiğine şahit oldum. Şu anda da bu öğrendiğim bilgilerimi mücevher tasarımlarıma aktarıyorum.

NEREDE? NE ZAMAN?

“Loulou de la Falaise” kitabının içerisinde yer alan efsanevi fotoğrafçıların objektifinden kareler ve mücevher sergisi 16 Mayıs’a dek ISTANBUL’74 Galatasaray’da gezilebilir.

‘İkimiz de ilginç ama utangaç karakterlerdik’

Yves Saint Laurent’in manevi baban olduğunu biliyoruz. İlişkileriniz nasıldı?

İkimiz de ilginç ama utangaç karakterlerdik. O da benim gibi çok çocuksuydu. Birlikte uzun saatler otururduk. Benimle konuşurdu. Resim çizerdik beraber. Birbirimizin çizdiği resimler üzerinde yorumlar yapardık. Yves Saint Laurent’i yani manevi babamı çok izledim. Çok takip ettim. Çok gözlemledim. Bana her zaman çok farklı ve özel gelmiştir.

Gelecek planların neler?

En başta mutlu olmak. Gelecek için yaptığım her planım, hep tasarım ve yaratmak üzerine olacak.