Bulgar-Türk vatandaşı şef, yemek yazarı, TV programcısı ve restoran sahibi Silvena Rowe;
Silvena Rowe, Bulgar bir anne ile Türk babanın kızı olarak Filibe'de dünyaya geldi. Bir gazetenin editörü olan babasının adı Bulgarlaştırma politikası nedeniyle değiştirilmişti. Ancak Rowe, babası için "mutfakta bir Türk olarak kalmıştı" diyor. 1986 yılında bir İngiliz ile evlenerek Londra'ya yerleşen Rowe birçok ünlü için yemekler pişirdi; The Guardian gazetesinde yemekle ilgili köşe yazıları yazıyor. Yemek danışmanlığı ve TV’de yemek programları yapıyor. Babasının ölümünden sonra köklerini araştırmak üzere Türkiye, Lübnan, Suriye gibi geçmişteki Osmanlı İmparatorluğu topraklarını ziyaret ederek birçok yemek tarifi elde etti. Bu yolculuktan sonra iki tane yemek kitabı yayımladı.
İngiltere, ABD ve Dubai’nin en tanınmış şeflerinden birisi. Sekiz tane yemek kitabı yazdı. ABD ve İngiltere’de TV’de yemek programları var, Dubai’de 5, Londra’da 1 adet restoranı var.
Prenses Diana, Michael of Kent, HH Sheikh Mohamed Bin Rashid, HH Sheikh Hamdan bin Mohamed, HH Sheikh Mansour Bin Mohamed ve dünyada birçok celebrity’e yemek yaptı.
YEMEK YAPMA TUTKUMU VE SEVGİMİ TÜRK OLAN BABAMA VE TÜRK KÖKLERİME BORÇLUYUM
İÇİMDE YANAN BU LEZZET ATEŞİ,SAĞLIKLI VE YAŞAMI PEKİŞTİREN,İYİLEŞTİREN YEMEKLER YARATMAMI SAĞLIYOR.
İngiltere, ABD ve Dubai’nin en tanınmış şeflerinden birisisiniz. Sekiz tane yemek kitabı yazdınız. ABD ve İngiltere’de TV’de yemek programlarınız var, Dubai’de 5, Londra’da 1 adet restoranınınız var. Yazarlık, programcılık ve aşçılık için bunca enerjiyi ve isteği nerede buluyorsunuz?
Çinli filozof Konfüçyüs derki ““Sevdiğiniz işi yaparsanız, bir gün bile çalışmış sayılmazsınız”. Benim için yaptığım iş gerçekten büyük bir tutku. İçimde yanan bu lezzet ateşi, sağlıklı ve yaşamı pekiştiren, iyileştiren yemekler yaratmamı sağlıyor. Bu güzel, besleyici ve heyecan verici yemek yapma tutkumu ve sevgimi Türk olan babama ve Türk köklerime borçluyum.
YARATTIĞIM OMNİA YEMEK MARKASI DUBAI’DE VE KÖRFEZ ÜLKELERİNDE AŞÇILIKLA İLGİLİ YENİ BİR AKIM
YEMEK YEMENİN VE YEMEK YAPMANIN TEMELİNDE AĞIRLAMAK,ÇÖMERTLİK,PAYLAŞMAK VAR
Kütüphanecilik okumuşsunuz; aşçı olmayı planlamamışsınız. Nasıl aşçı oldunuz peki?
Ailem ne olursa olsun bir diploma sahibi olmam için ısrar ettim. Ben de istemeyerek kabul ettim, fakat üniversite hayatım pek uzun sürmedi; kalbimde, ruhumda bunu hissetmedim! Yapmak istediğim tek şey insanları doyurmaktı; şuna inanıyorum ki yemek yemenin ve yemek yapmanın temelinde ağırlamak, cömertlik, paylaşmak var. Hep iştahlı bir çocuktum. Yemek yemeyi çok severdim ve hala da seviyorum! Değişik yemek tarifleri düşünürüm, beynimde bunları yaratırım. Yarattığım Omnia yemek markası halen yaşadığım Dubai’de ve Körfez ülkelerinde aşçılıkla ilgili yeni bir akım; uygulama diyebilirim.
Bu kadar yemek yemeyi sevip nasıl böyle formda kalabiliyorsunuz?
Yemek yiyerek nasıl zayıf kalınacağını bilerek. Neyi neyle yemeniz gerektiğini bilmeniz lazım.
Neden 19 yaşınızda Londra’ya taşındınız?
Harika bir adamla evlendim ve bu kişi ile 30 senedir evliyim. Babam Mehmed Lautlu ile annemin arasında sonsuz, koşulsuz şartsız bir sevgi bağı vardı. Bende aynı sevgiyi eşimde buldum. Uzun bir evliliğin sırrı koşulsuz sevgi bence.
KENDİMİ ŞARK KÜLTÜRÜ,GELENEĞİ İLE İLGİLİ OLAN HER ŞEYİN BİR PARÇASI GİBİ HİSSEDİYORUM
TÜRKİYE’YE HER GELDİĞİMDE KENDİMİ EVİMDE HİSSEDİYORUM,KÖKLERİME KAVUŞUYORUM
GÖRDÜKLERİMİ,ÖĞRENDİKLERİMİ, HER GÜN FARKLI İNSANLARLA BERABER PİŞİRDİKLERİMİ DE KİTABA DÖKTÜM
Babanızın vefatından sonra geçmişinizi keşfetmek için Türkiye’de, Suriye’de Lübnan’da ve Ürdün’de seyahat ettiniz ve köklerinizi araştırdınız. Bu yolculuktan da sonra Şark Ekspresi ve Mor Limon ve Tatlı parfüm” adlı iki tane kitap yazdınız. Hisleriniz ne oldu?
Köklerime geri döndüm. Kendimi Şark kültürü, geleneği ile ilgili olan her şeyin bir parçası gibi hissediyorum. Bu Doğu kültürü benim içime yerleşmiş, onu tenimde hissediyorum. Türkiye’ye her geldiğimde kendimi evimde hissediyorum, köklerime kavuşuyorum. Şimdi Dubai’de yaşıyorum sanki ben hep buralara aitmişim gibi. Yapmış olduğum bu gezilerle bunu keşfettim. Gördüklerimi, öğrendiklerimi, her gün farklı insanlarla beraber pişirdiklerimi de kitaba döktüm.
Londra’da meşhur Mayfair Otel’in içindeki restoranınız Quince’i (Ayva) Türk kökenli aileniz ve babanız için yemek pişiren dedenizin anısına açtığınız doğru mu?
Evet doğru. Beni en iyi aşağıdaki metin halen yazmaya devam ettiğim kitabımdan. Özellikle şu bölüm sorunuza en iyi cevabı verir.
“Çocukluğumdan beri Doğu ile ilgili olan her şey beni büyüledi; meraklandırdı. Küçücük dünyamda kasaplarla, balıkçılarla, manavla, peynircilerle yapılan o sohbetleri ve o taptaze ürünlerden yapılan yemekleri asla unutmadım.
Bazı günler babamın Sarkis adındaki arkadaşına giderdik, yılan beslerdi; yılanlar boynundan sarkardı ve bana onları sevmeme izin verirdi. Dünyanın en lezzetli, bol tereyağlı, cevizli, tahinli helvasını yapardı; babam tarifini hiç sormadı çünkü Sarkis’in bu helvayı ruhuyla sevgisiyle yaptığını ve bunun asla kâğıda dökülemeyeceğini söylerdi. Ben de lezzetli bir şey yediğimde aynı şeyi düşünüyorum. Tarif sormam, sadece geri gidip biraz daha yerim. Hayatımın merkezi yemekti, beni çok iyi hissettiriyordu ve çok erken bir yaşta kendimi tamamıyla bu duyguya teslim etmem gerektiğini anladım”
Her zaman Türkiye’nin en favori ülkeniz olduğunu tekrar ediyorsunuz. İstanbul’da restoran açma niyetiniz var mı?
Tabiki böyle bir projem var. İstanbul yeryüzünde her yönüyle bayıldığım tek şehir. Şehrin kusurları da var tabii, trafik, kalabalık, ama hiç yok olmayan sihir ve gizemi var. Bütün olumsuzlukları yok ediyor. Kendimi tamamıyla bu şehirle bütünleşmiş hissediyorum. Yemekleri de inanılmaz.
İstanbul’a geldiğimde bazı satıcılar gördüm Karadeniz’den taze mahsullerini 8 saat yolculukla İstanbul’a getirip satıyorlardı, inanılmaz lezzetli mantar, meyve, sebzeler. Üç, beş kuruş kar etmek için bütün gece seyahat eden esnaflara hayran kaldım ve tabii sattıkları ürünlere de.
Sizin yemek yapma tarzınız Türk Mutfağına göre farklı mı?
Benim yemek yapışım Türk mutfağına göre biraz daha farklı. İnsanın yaşam kalitesini artıran ve ömrünü uzatan, enerji veren, canlandıran bir yemek sunuyorum. İstanbul’da Omnia açmayı çok isterim, yemeklerimizde glüten, şeker ve süt ürünü kullanmıyoruz. Farklı alternatiflerimiz var. İnsanı yedikten sonra suçlu hissettirmeyen, çöktürmeyen, süper besinler kullandığımız yemek ilaçların esasıdır, temelidir. Benim yaptığım yemekler sağlık içindir. Sağlıklı yemeğe ve yaşam şekline inanıyorum; ancak bu sayede kötüleşen ve dejenere olan hücrelerimizi, genlerimizi yenileyebiliriz. Hayatlarımızı, yaşam kalitemizi iyileştirecek bir şeyler yapmamız lazım. Omnia eşittir sağlık ve lezzet.
Sizce Türkiye’deki restoranlar ve yemek kültürü İngiltere’de Amerika’da ve Dubai’de yeterli derecede tanıtılıyor mu?
İngiltere’de birçok Türk lokantası var, çoğu Londra’da, Doğu kısmında. Birçok kişi de Türk mutfağı hakkında yazılar yazıyor. Türkiye için iyi bir şey fakat bu yazarlar İngiliz ve bir İngiliz aşçı ancak Türk mutfağı ile ilgili yazınca bir eksiklik hissediliyor. Çok fazla Türk’ün yaşadığı yerlerde Türk süpermarketler de oluyor.
Dubai’de az sayıda tanınmış Türk restoranları var. Buradaki etler aynı değil. Sebzeler ithal ama yine de lezzetli Türk yemekleri bulabiliyoruz fakat ne yazık ki hiçbir zaman Türkiye’deki gibi olmuyor! Benim restoranlarımda Türk yemeği yapıyoruz. Omnia tarzında enerjik, pazardan gelen taptaze ve mümkünse organik ürünlerle.
En sevdiğiniz Türk yemeği nedir?
Yaprak dolmasına bayılıyorum ve Kapalıçarşı’da bunu enfes yapan Pedaliza diye bir yer biliyorum. Esnaf lokantası ve sahibi yaşlı bir beyefendi; bu ve köfte bana çocukluğumu hatırlatan yemekler. Ayrıca dünyada eşi olmayan hünkârbeğendi var. Türk mutfağı bana yuvam diyebileceğim nitelikte bir sevgi ve huzur veriyor
Restoranlarınız için yeni konseptler nasıl buluyorsunuz?
Ben ve ekibim menülerde, tatlarda yenilikler yaratıyoruz, her zaman farklı bir tarif oluşturuyoruz. Omnia’da asla kopyacılık yoktur, yaratıcılık vardır. Yeryüzünde GDO’lu, işlenmiş ürünler çoğaldıkça yaşam kalitesini yücelten ve süresini uzatan yemekler yapma arzum çoğalıyor. Bana ilham veren de budur zaten. Çok güzel, keyif verici tatlılar yapıyoruz. İçine rafine edilmiş şeker, glüten ve süt ürünü katmıyoruz. Bu nadirdir, özellikle Dubai gibi bir yerde. Körfez ülkelerinde obezite ve şeker hastalığı üst seviyelerde.
Bir restoranın isim yapması için aşılması gereken en büyük engel nedir?
Süreklilik, servis bence bir restoranın namını ve itibarını koruması için en önemli unsurdur. Yaşadığımız dünyada o kadar çok restoran ve rekabet varken.
Yanınızda çalışanları nasıl eğitiyorsunuz? Sonuçta aşçıbaşına bir yemek tarifi verip onu pişirmesini beklemiyorsunuz değil mi?
Kemikleşmiş bir kadrom var. Londra’dan yanımda takımımı getirdim. Bana çok fazla destek veriyorlar. Bütün şeflerimle çok yakınım. Her hafta beraber yeni tarifler test ediyoruz. Çalışanlarımı hareketlerine, davranışlarına göre seçiyorum. Pişirme hünerini nasıl olsa öğrenirler diye düşünüyorum fakat davranışlar değişmiyor. Kısaca düzgün, yetenekli ve iyi insan alıyorum yanıma.
Evde misafirlerinize yaptığınız en sevdiğiniz yemek nedir?
Çok sade ve basit yemekleri severim, İtalyan-Tayland mutfağı karışımı çok hoşuma gider, Kuzey Doğu Asya mutfağı, Bali’den esinlenen tatlar, örneğin ıstakoz ile yeşil körili balkabağı ve yeşil limon yaprağı. Normal günlerde kızıl pirinç veya chia tohumu ile risotto (İtalyan pilavı) yaparım, genelde beyaz pirinç kullanmam.
Restoranlarınızda en çok rağbet gören menü nedir?
Şakşuka, tavuk köftesi ve avokado, beyaz peynirli bezelye salatası. Tatlı olarak glütensiz ve şekersiz cheesecake (peynirli kek). En son keşfimiz çıplak çikolatalı kek; çok az kalorisi var ve sağlıklı ürünlerden yapılıyor.
Bir röportajınızda yanık portakallı baklava pişirdiğinizi söylemişsiniz?
Yanık portakallı baklava tipik bir İstanbul baklava tarifidir. İstanbul’da bile pek bilinmez. Kitabımı yazarken çok araştırma yaptım ve baklava konusunda çok şey öğrendim… Baklavayı ateş renkleriyle yaparım, baklava tüm duyuların bayram etmesi, zevki içindir, canlıdır, lezzetlidir. Artık mükemmel baklava yapabiliyorum ve hem şekersiz hem de tatlı! Sağlıklı baklava.
Mesleğiniz boyunca Prenses Diana birçok ünlü ve varlıklı kişiye yemek yaptınız, bizimle bu isimleri paylaşabilir misiniz?
Birçok ünlü kişiye yemek yaptım. Dünya’da birçok celebrity’e. Özellikle son iki senedir Dubai’de HH Sheikh Mohamed Bin Rashid, HH Sheikh Hamdan bin Mohamed, HH Sheikh Mansour Bin Mohamed gibi kraliyet ailesinden müşterilerim oldu.
En fazla kimin için yemek yapmayı arzu edersiniz?
Babam için, yeniden…
Yediğiniz en olağanüstü şey nedir?
Yemek hususunda ayırt edici değilimdir fakat neyin muhteşem neyin sıradan olduğunu bilirim. Aslında her zaman en olağanüstü yemek en çok sevgiyle, kişinin ruhuyla pişirilmiş yemektir. Yemeği paylaşmak ta bir o kadar lezzet katar; nitekim hatıralarımız ve olağanüstü dakikalarımızın çoğunda yemek unsuru bulunmaktadır.
Aileniz için yemek pişirmeye vakit buluyor musunuz?
Artık devamlı Dubai’de oturuyorum. İki oğlum 28 ve 23 yaşında Londra’da oturuyorlar eşimde Londra Dubai arası gelip gidiyor. Birlikte olduğumuz zamanlar ne pişireceğimize karar verip birlikte mutfağa girdiğimiz oluyor.
GENLERİN BAZI YİYECEKLER İLE DEĞİŞTİĞİNE İNANIYORUM
CİLDİMDEKİ KOLLAJEN ORANINI BAHSETTİĞİM YİYECEK MADDELERİ İLE ARTIRDIM VE BU SAYEDE YAŞLILIK BELİRTİLERİNİ AZALTABİLDİM
HÜCRELERİN OKSİTLENMESİNİ ÖNLEYEN,YAŞLILIĞA NEDEN OLAN OKSİTLENMEYİ ENGELEYEN BAZI ENZİMİ FAZLA OLAN BESİNLER VAR
Yaşlanmayı geciktiren yemekler yapıyorsunuz, yaptırdığınız epigenetik araştırmalara dayalı bilimsel çalışmalardan bahseder misiniz?
Bu benim işimle ilgili en üst nokta diyebilirim. Bilim adamları ve doktorlarla işbirliği içerisinde çalışmalarımız var. En büyük ilgi alanım. Epigenetik alanlarda, genler ve genlerdeki ırsi kaynaklı değişimler hususlarında araştırmalar yapılıyor. Genlerin bazı yiyecekler ile değiştiğine inanıyorum. Benim özellikle ilgi noktam yaşlanmayı geciktiren yiyecekler. Hem beden içinde ve hem de dışındaki yaşlanmadan bahsediyorum. Kendimde bazı deneyler yapıyorum; antioksidan, yani bedenin, hücrelerin oksitlenmesini önleyen, yaşlılığa neden olan oksitlenmeyi engelleyen bazı enzimi fazla olan besinler var; örneğin baobab, lucuma, maqui, macha, acai çileği. Mesela cildimdeki kollajen oranını bahsettiğim yiyecek maddeleri ile artırdım ve bu sayede yaşlılık belirtilerini azaltabildim. Ayrıca bağışıklık artırıcı yiyecekler de ilgimi çekiyor, ancak benim kullandığım ürünler doğal, kimyevi katkılardan arındırılmış ürünlerdir.
Hangi yiyecekler yaşlanmayı önler?
Bazı antioksidan besinler, süper besin dediğimiz ürünlerle birlikte bu görevi yapar; örneğin yabanmersini, hindistan cevizi, arı poleni ve acai çileği.
Besinlerin bazı hastalıkları önleme ve iyileştirme niteliği var mıdır?
Yediklerimizin temel ilaçlarımız olduğu kesindir. Sağlıklı ve temiz, saf besinler bizi hastalıklardan korur ancak çok ciddi vakalarda tabii doktor şart. Besinler genelde destek verir, yardım eder. Dr. Mustafa Öz’ün dediği gibi biz kalp krizinden veya kanserden ölmüyoruz. Bizi öldüren başlıca neden bedenlerimizin bizi iyileştirme niteliğini kaybetmiş olmasıdır. İyi, sağlıklı, işlenmemiş ve organik yiyecekler daha hızlı iyileşmemizi ve kuvvetli kalmamızı sağlar. Doğru beslenmeyle çoğu hastalıkta güzel sonuçlar alabiliriz.
Ziyaret ettiğiniz şehirlerdeki restoranlarda zaman içinde çok değişim oluyor mu? En fazla değişiklik nedir?
Fast food devrimi, ayaküstü hızla yenilen yiyecekler, ismi üstünde hızlı yapılmış yemekler… Bir yiyecek pahalıysa insanlar neden bu kadar pahalı diye sorar ancak ucuzsa neden bu yemek ucuz diye soran olmaz? Sorarlarsa eminim ki cevabı duymaktan hoşlanmayacaklardır.
Sizce yiyecek sektöründe rekabet artıyor mu? İnsanların beklentileri artık daha mı yüksek?
Aslında standartlar o kadar yükselmedi fakat değişen şey müşterinin istekleri ve beklentileri. Artık çok seçenek var; rekabet gittikçe artıyor, etrafta aynı konseptte yemek sunan çok fazla yer var, çeşit çeşit imkânlar var. Hayal gücümüzü mü yitirdik? Rekabet her zaman iyidir, bize seçenek sunar fakat aynı zamanda standartların da yüksek tutulmasını sağlar.
Sizce organik olarak satılan yiyecekler gerçekten organik mi?
Bunu gerçek anlamda tespit etmek çok zor. Bu zaman da sadece elimizde olanın en iyisini bulmaya çalışıyoruz. Dünyanın hali malum. Organik besinler kendini tat anlamında belli eder! İnsanlar hemen fark eder. Mesela ezik büzük bir organik domates ile seradan alınan kusursuz, daha az kırmızı renkte ve daha parlak bir domates arasındaki tat ve koku o kadar farklıdır ki.
YENİ BİR YEMEK KİTABI YAZIYORUM,BU 9.CU KİTABIM,DUBAI VE BİRLEŞİK ARAP EMİRLİKLERİNDEKİ YEMEK KÜLTÜRÜ İLE İLGİLİ
Gelecekle ilgili planlarınız nedir?
En büyük hedefim Omnia markasını geliştirip sağlıklı ve lezzetli, temiz bir yiyecek markası olarak yaymak. Bu o kadar kolay değil; fakat farklıyız ve rakiplerimiz arasından sıyrılarak yükselebilme nitelik ve yeteneğimiz var. Ayrıca yaşlanmayı geciktiren besinler konusunda da çalışmalarıma devam edeceğim.
Yeni bir yemek kitabı yazıyorum, bu 9.cu kitabım, Dubai ve Birleşik Arap Emirliklerindeki yemek kültürü ile ilgili.
Farklı Körfez ülkelerinden Omnia restoranı açmamız için teklifler alıyoruz, bunun üzerinde araştırmalarımız devam ediyor. İstanbul’da bir restaurant açma niyetimiz var.